Tip1, tip2 ve GDM (gestasyonel diyabet) türlerinde görülebilen vücutta pankreastan sentezlenen insülin hormonunun salgılanmasına bağlı olarak meydana gelen, ciddi komplikasyonlara sebebiyet verebilen metabolik bir hastalıktır. Tip 1 diyabet ile tip 2 diyabetin farkı; tip 1 diyabette tüketeceğimiz karbonhidratlı besinlere karşı vücutta kan şekerini düzenleyebilecek bir insülin hormonu bulunmamaktadır, tip 2 diyabette ise çeşitli sebeplerden dolayı vücuttan salgılanan insülin azalmıştır.
Yani Tip 1 diyabette insüline bağımlı bir yaşam sürme zorunluluğu var iken, tip 2 diyabet tamamen beslenme, hareketsiz yaşam, stres ve bir miktarda genetik faktörler sonucu oluşmakta, tedavi ile büyük oranda iyileşmesi sağlanabilmektedir. Gestasyonel Diyabet ise daha önce diyabeti olmayan bir kadının hamileliği sırasında insülin hormonunda oluşan sorunlar sonucu ortaya çıkan ve genellikle gebelik sonlanınca düzelen bir diyabet çeşididir. GDM her ne kadar gebelik sonrası düzelse bile GDM
geçirmiş kadınların doğumdan sonraki hayatlarında da diyabete yatkınlıkları olduğunu ve beslenmelerine özen göstermeleri gerektiğini, bu konuda profesyonel eğitim almaları gerektiğini unutmamak gerekir.
Zaman geçtikçe doğallıktan uzaklaşan, karbonhidrat yoğunluklu olan beslenme şeklimiz, hareketsiz yaşam tarzımız, artan stres faktörleri diyabetin çığ gibi büyümesine bunun yanı sıra diyabetin ortaya çıkma yaşının oldukça azalmasına neden olmaktadır. Türk Diyabet Cemiyeti’nin açıklamasında, dünyada 1980’de 108 milyon olan diyabetli sayısının, 2015’te 415 milyona ulaştığı belirtilerek, “Uluslararası Diyabet Federasyonu rakamları, dünyadaki yetişkin diyabetli sayısının bu artış hızıyla giderse 2040 yılında 640 milyona ulaşacağını, başka bir deyişle 10 kişiden birinin diyabetli olacağını gösteriyor.” denildi.
Obezite, Tip 2 diyabet için önemli bir risk faktörü olup yapılan araştırmalar tip 2 diyabetiklerin %90’ının obez olduğunu gösteriyor. Peki obezite diyabete nasıl sebep oluyor? Obezite ile diyabet arasındaki bağlantı insülin direnci ile ilişkilidir. İnsülin direnci; bazen insülin ile onun hücre içine taşınmasını sağlayacak reseptör arasındaki uyumusuzluk iken bazen de yeterli insülinin salgılanamaması durumudur. İnsülin direnci oluşan bireyler; uzun süren açlıklar sonrası titreme, baş dönmesi, sinirlilik hali, geceleri susama ve sık idrara çıkma, hızlı bir şekilde kontrolsüz kilo alımı ve kilo vermede zorluk, öğünlerden sonra tatlı yeme isteği gibi belirtilerle ortaya çıkmaktadır. Kısacası vücut bize şu sinyali vermektedir; “şu anda diyet ve egzersiz ile tamamen düzelme şansın var fakat; bu durumu ciddiye almazsan senin için diyabet sonucu kaçınılmaz olacak, ilaç ve hatta insüline bağımlı, ömür boyu diyet yapan biri olacaksın!” Ayrıca yapılan araştırmalar göstermektedir ki; obez bireylerde düzenli beslenme ve uygun diyet ile kilonun %10’unun kaybedilmesi insülin direncini büyük oranda kırmayı başarmaktadır.